Misafir Misafir
| Konu: Nara Ryuusei Çarş. Haz. 30, 2010 3:06 pm | |
| Önceki karakter kartı birkaç sorun nedeni ile silinmişti.Tekrar açıyorum.Soyadı & Adı: Nara RyuuseiCinsiyeti: Erkek Yaşı: 24Köyü: Kiri KaçağıRütbesi: Akatsuki - AElementi: Raiton - FuutonKlanı: NaraDış Görünüş: - Spoiler:
Kişilik: Genel olarak kişiliğini soğuk davranışlar oluşturur ve tanıştığı insanlara karşı mesafeli davranır.Kalabalık ortamları sevmez.Her zaman ciddi olmak için çabalar ve fazla sulu kişilere ters cevaplar&karşılıklar verebilir.Çabuk değişebilen bir kişiliği vardır.Donuk bakan gözleri bir anda sevecen bir kişiliğin belirtisi olabilir.Ama bu sadece roldür.Kendini farklı karakterlere çevirme işini çok büyük bir titizlikle yapar ve bu konuda büyük bir yatkınlığı vardır.Kendine bir iş verilmediği sürece umursamazdır,herşeyini oluşuna bırakır.Bir işi her zaman tam yapmayı sever.Kendine verilen görevler tamamlanmış gözükse bile aklındaki tüm soru işaretlerine silene kadar görevin sürdüğünü düşünür ve çalışmaya devam eder. Geçmiş: Konoha'nın sınır bölgelerinde doğmuştur.7 yaşına kadar o kulübede mutlu bir hayat yaşamıştır.Yedinci doğum gününde ise shinobiler arasındaki savaş tekrar patlak vermiş ve Konoha büyük bir risk almıştır.Tüm köylere düşman kesilen Konoha'ya yapılan büyük saldırının geçiş noktası yaşadıkları kulübenin yakını olmuştur.Ailesi düşman shinobilerle cesurca çarpışırken bulduğu açık ile köyden ayrılmış ve Kirigakure’ye sığınmıştır.Ailesinin ölüm haberiyle eş zamanlı olarak shinobi hayatına başlayan Ryuu 13 yıl sonra ANBU kaptanlığına kadar yükselmiştir.Bu rütbeye ulaştığında Mizukage ile beraber onlarca iş yapmıştır.Fakat köyüne ne kadar bağlı olsada Mizukage’nin verdiği saçma kararlar köyü tehlikeye sürüklediğinde ardında 12 ceset bırakarak kaçtı.Temel Stat Puanları: Güç: 5 Dayanıklılık: 5 Hız: 10Naruto Tipi Stat Puanları: Ninjutsu: 5 Taijutsu: 10 Genjutsu: - Chakra: 10 Jutsular ; - Spoiler:
A Rank -Chidori -Chidori Eisou -Bunshin Bakuha -Meisai Gakure no Jutsu -Raigaa Bomu -Rariatto
B Rank -Kage Mane no Jutsu -Kage Kubi Shibari no Jutsu -Kage Nui -Kage Mane Shuriken no Jutsu -Kage Yose no Jutsu -Rouden no Ookami -Raiton:Kage Bunshin no Jutsu -Kazekiri no Jutsu -Raiton no Yoroi -Girochin Doroppu -Hien -Raigyaku Suihei -Chouju Giga
C Rank -Konoha Kage Buyou
Örnek RP;- Spoiler:
Lanet olsun sana Shun ! Savaş sırasında evinde g*t büyütüp sonra ortadan kaybolmakta ne ? Üç aydır Kirigakure’nin her karesini dolaşıyorum.Bir ara bunu takıntı haline getirip ülkeyi dolanmaya bile kalkıştım.Bulupta ne yapacaksam..Onunla tanıştıktan sonra ne kadar gelişebildim ki ? İşe yarar jutsulara sahip olsamda onunla karşılaştırıldığımda hala bir ton eksiğim var.Kazeitachi, yani onun kılıcını da hesaba kattığımızda bu eksikler birikerek bir dağ halini alıyor.Onun sayesinde elime geçen katanada parçalara ayrılınca..Saymakla bitmiyor işte eksiklerim.Bunları düşündükçe önümdeki koca eksi dağı büyümeye başlıyor.Normal olarakta engelleyemediğim bir umutsuzluk oluşuyor beynimde.Sadece dakikalar sürüyor tabii.Bu duyguyu dağıtacak birçok şey var çevremde.Kendimi bu duyguya hapsetmektense rahatlamayı seçmeliyim.Bu seçimim yüzünden yaşadığım yerden ayrılarak kısa bir geziye çıktım.Köydeki her şey Shun’u ve aramızdaki farkı hatırlatıyordu.Rahatlamak istiyorsam buradan ayrılmalıyım..Ama nereye ? Evi alt üst ederek bulduğum eski haritayı ağaç kütüğünün üzerine açtım.Konoha,Suna,Kumo…Bu geziye biraz eğlence katmakta iyi olur.Direk düşman bölgesine,Suna’ya..Oranın sıcak iklimini hep merak etmişimdir zaten.Bunu tatmak iyi olacak..Konoha’ya gitmiyorum.Çünkü orayı gördüm.En azından kapısını..Buda yeterli.Orada içime ne doğdu bilmiyorum ama geri döndüğüm gece Kyuukazan saldırısı başladı.İçime bu kuşkuyu doğuran her ne ise defalarca teşekkür ettim ona.
Haritayı büzüştürüp çantaya atarak ormana doğru saldım kendimi.En hızlı yolculuğu ağaçların üstünde sıçrayarak yapabilirim.Bunun yanında birde kaslarımı açma isteği var.Ayrıca tehlike her zaman ormanın içine pusardı.Yaralanmayı,dövülmeyi o kadar çok istiyorum ki..Birinin beni adam gibi pataklaması lazım.Ancak o zaman iyilik damarlarım atar ve melekimsi yaratık Maru ortaya çıkar ! İnanılması güç bir olay.Hiç iyilik yapmayı düşünmedim şu zamana kadar.Bu takıntıma bağlı olarakta defalarca kez kaçmayı düşündüm Kiri’den.Ama beni buraya bağlayan saçma bir şey var.Ah bi bulsam onu..Gözünden öperim sanırım.Mizukage’yi Shun’u sevmesem de ikisinede katlanıyorum sonuna kadar.Yaşlı bunak ölünce yeni bir Mizukage gelir ve her şey benim istediğim gibi olur.Mükemmel bir hayal.Ama yaşlı bunak daha uzun süre yaşayacak gibi görünüyor.Keşke tekrar saldırsa Kyuukazan ve indirseler şu moruğu.Bu örgüt düşmanım olsada aslında derin bir saygı besliyorum onlara.Kirigakure’yi derin uykusundan uyandırdılar çünkü.Köyün ne kadar savunmasız ve güçsüz olduğunu gösterdiler.Binaları tekrar yapmak dışında başka ders alamamıştık bundan.Ne acı..
Yaklaşık dört saattir ağaçların üstünde maymun gibi dolanıyorum.Ayaklarımda hafif bir uyuşma oluştu.Bunu pek önemsediğim söylenemez.Bu uyuşukluğa katlanarak kendime pay çıkarabilirim sadece.Ama birkaç saat daha bu durumda devam edemem.Güneş kendini yavaş yavaş dağların arkasına saklarken gece “Geliyorum!” diye sesini salıyordu etrafa.Dört saat boyunca boş bir yolculuktan sonra fazlasıyla sıkıldım ve bu sıkıntıda büyük bir uyuma isteği bıraktı üstümde.Gece sözcüğünü duymak bile yeterdi aslında uyuma isteği için.Uyumayı pek sevmesemde üç aydır köyde Shun’u arıyorum ve görevlere çıkıyorum.Rahat bir uyku çekebilecek vaktim olmadı hiç.”Bu yolculuğa birkaç saatlik uyku eklemek iyi olur..” Çantamı sırtımdan yavaşça çıkarırken yere doğru attım kendimi.Sunagakure’ye bir hayli yaklaşmıştım.Bunu yaklaşan soğuk hava belli ediyordu bana.Sabahları insanı kızartan bir sıcak geceleri ise donduran bir soğuk.Garip bir köy.Sırtımdan çıkardığım çantamı ağacın gövdesine doğru fırlattıktan sonra kafamı üzerine yasladım ve sırt üstü yere serdim kendimi.Uyumak için özel bir çaba sarfetmeme gerek yok.Vücudumun tüm hücrelerine dağılmış yorgunluğum bunu benim için yapıyordu.Gözlerim yavaş yavaş kapanırken ormanın sessizliği birkaç saniyede bozuldu. “Eğer güçlüyseniz deneyin aptallar ! O güç asla sizin elinize geçmeyecek,siz shinobi bile değilsiniz!” Sağ göz kapağımı açarak etrafı inceledim.Muhtemelen silah taşıyan bir atlı araba ve birkaç haydut.Önemsiz bir konu.Eğer silah taşıyorsa gerekli korumayıda sağlamalı.Gözümü tekrar kapattım.Birkaç saniye sonra gelen metal ve çığlık sesleri ile gözlerimi açarak fırladım ayağa.Bu olay incelemeye değerdi sanırım.Her zaman sağ bileğimde bulunan kunaiyi çıkararak sese doğru ilerlemeye başladım.Sesin şiddetiğinin en yüksek olduğu noktaya yaklaştığımda ağacın üzerine çıkarak etrafı inceledim.Yanılmışım..Tüccar falan yok ortada.Yaklaşık beş kişiye karşı koyan 40-50 yaşlarındaki bir adam.Saçları yavaş yavaş beyazlaşmaya başlamış ve yüzünde birçok kırışıklık var.Diğer tarafta ise haydut olduklarını açıkça belli eden kıyafetler giymiş bir grup.Alınlarına insanları korkutmak için Suna alınbandı takmış her biri.Adam bu kadar kişiye karşı koyduğuna göre cesaretli olmalıydı.Gözlerimi kısarak biraz daha iyi inceledim adamı.Elindeki parlak katanadan kanlar damlıyordu.Damlaları izlerken adamın arka tarafında yatan 7 ölü bedeni gördüm.”Oha” demeden edemedim bu durum karşısında.Adamın yaşına bakarsak yetenekleriyle büyük bir tezatlık gösteriyordu.Gözlerim bu sefer adamın göğsüne doğru kaydı.Beyaz kıyafetlerinin üzerindeki kırmızı lekeler vücut yapısın incelememe izin vermemişti.Yaralarının derinliği gecenin karanlığında bile belli oluyordu.Cesaretli adamı ölüme terk etmek olmaz..Elimdeki kunaiyi bana en yakın olan adamın omzuna fırlattıktan sonra saplanma sesi ile kendimi aşağıya bıraktım.Hareketleri,tepkileri,savunmaları..Bütün hepsi adamarın shinobi olmadığını belli ediyordu.Kolay yemler.Sanırım yaşlı adamın yaşı ile ilgili düşündüğüm şeyler yanlış.Dalga geçmek için oluşan muzip gülümseme yaşlı adama yöneldiğinde adam elindeki katanayı havaya fırlatarak handseallere başladı. “Raiton, Kangekiha” Adamın ağzından çıkan mavi tonlarındaki akım direk olarak ulaşmıştı haydutlara.Hızına yetişemediğim jutsunun etkilerini tam olarak görmek için kafamı sola doğru çevirdim.Zıplamışlar veya karşı bir jutsu yapmışlardır diye düşünüyordum.Ama adamların hepsinin ağzı yere değmiş bir biçimde çivilenmişlerdi oldukları yere.Vücutlarındaki akım gözle görülebiliyordu.Arada çıkan elektrik uzantıları ve kıvılcımlar.Madem bu kadar kolay halledebilecekti adamları neden vücudunda o kadar çok yara var ? Aklımdaki soru işaretleri ile ona doğru döndüm.Yere doğru yol alan katanasını kabzasından tutarak gözlerini benimkilere kilitledi.Bu kadar yaşlı biriyle dövüşecek halim yok elbet.Konuşarak sıkıntımı geçirebilirim elbet.Yaralarına birkaç önlem almakta iyi olur.Aklımda tamamen iyi düşünceler yatarken adama doğru birkaç adım attım.”Yerinde dur genç adam.O beceriksizlerdensin sende değil mi ? İstediğinizi asla vermeyeceğim.On yıldır almak için g*tümün dibinden ayrılmıyorsunuz.Anlayın artık o gücün sahibi olamaya-“ Konuşması sırasında katanasını benim göğsüme doğru tutan adam bir anda sağ sola sallanmaya başladı.Yaralarından akan kanlar yerde mor-kırmızı bir birikinti oluşturmaya yetmişti.Yaşını da hesaba katarsak bu yaraların şiddetini biraz daha fazla hissedecekti.Birkaç saniye süren sallanması son bulduğunda ilk önce elindeki katana düştü yere.Sonra ise katanasının yanına gömüldü hızla.İşte melekimsi yaratık Maru’nun ortaya çıkışı ! Ceketimin içinde dirseğime bağlı olan alınbandını çıkararak adamın önüne attım.”Kirigakure köyündenim.Haydutlarla falan alakam yok.Attığım kunaiyide mi göremedin ? Gerçekten yaşlanmışsın.”Konuşmam sırasında adamı yavaşça kaldırarak sırtını ağacın gövdesine dayadım.”Bu yaralarla fazla yaşayamazsın.Evin,yakının falan var mı ? Boş zamanım bol,istikametimden ayrılmadığım sürece istediğin yere götürebilirim seni.”Soluk alışları hızlanan adam eliyle yaralarını kapatırken tiz sesi ile konuşmaya başladı.”Kirigakure ? Şu anda büyük bir savaş var genç.Kendi köyüm olan Kirigakure’den bile şüphe etmeye başladım.Ama sana güvenmek zorundayım.Dağın eteğinde küçük bir kulübem var.” Fazlasıyla haklıydı.Savaş süresince Kiri shinobilerinin bile yavaş yavaş amaçları değişmeye başladı.Bu konu hakkında düşünecek ve konuşacak bolca zamanım olacak.Üzerimdeki ceketi çıkararak adamı üstüne yerleştirdim ve ceketin kollarını çekerek dağa doğru yürümeye başladım.Vücudunun hakkını veriyordu doğrusu.Ceketten gelen birkaç ses fazla dayanamayacağını belli ediyordu.”Adın ne genç adam.Beni kimin kurtardığını bilmek isterim ?” Konuşurken istemsizce öksürüyor buda vücudundan daha fazla kan akmasına sebep oluyor.Ölmek mi istiyor acaba ? Kafamı hafifçe döndürerek gözlerimi çevirdim ona.”Sora Maru.Adımı öğrendiğine göre hareket etmeden yatabilir misin.Seni sarsmamak için zaten yeterince çabalıyorum.”Biraz kızarak söylemiştim bunu.Benden büyük birini azarlamak ne kadar garip geliyordu.Düşmanlarımı saymazsak yaşa çok fazla önem verirdim.Çünkü benim için dünyadaki en değerli şey tecrübeydi.Ve tecrübe genellikle yaşı büyük kişilerde olurdu.Cekette hissettiğim birkaç kıpırdanma ile tekrar kafamı döndürdüm adama doğru.Gözlerini büyütmüş ve büyük bir titreme yaşıyordu.Bu böyle olmayacak.Sağ elimin parmaklarını birleştirerek adamın ensesine kontrollü bir şiddet ile geçirdim.Bayılan adam yavaş yavaş ceketin üzerine serilirken bende daha yolculuğumu daha rahat geçirebileceğim düşüncesi ile ilerlemeye devam ettim..
Onbeş dakika falan geçmiş olmalı.Dağın eteklerine çoktan ulaşmıştım.Adamın kulübe diye bahsettiği yer iki katlı ve bakımlı bir binaydı.İki katlı ev olduğuna göre ailesi ile yaşıyor olmalıydı.Kapıyı açarak içeri girdiğimde burasınında dış bölüm gibi bakımlı olduğunu fark ettim.Duvarlarda tablolar,vazolar,vitrinler,kitaplar.İlk katın en sonunda istediğim yer bulunuyordu.Yatak..Adamı güçlükle kaldırarak yatırdıktan sonra üstündeki bol kıyafeti çıkardım ve kanını durdurmaya çalıştım.İçeri girerken ailesi ile yaşadığını düşünmüştüm.Yanıldım galiba.Yada evden dışarıya çıktılar.Bu saatte ? Yalnız yaşıyor diye kabul etmek kafamın daha fazla karışamaması için iyi olacak.Adamın dolabında bulduğum örtüleri kan akışını kesmek için kullanmaya başladım.Birkaç kez görmüştüm bunu.Yaranın üstüne sıkıca bastır.Su verme.Kan akışı durunca sar falan filan.Elimden ne gelirse artık.Onu bıraksaydım ölecekti.Bunu yapmak için zorunluda değildim.Bu yüzden ölecek mi diye kaygılanmadan yapabildiğimi yaparım.Ölürse de birkaç dua eder çıkarım herhalde.Islık çalarak örtüleri tek tek kesmeye başladım.Birkaç saat sürmüştü bu olay.Artık yaralardan kan akmıyordu.Ya başarılı bir tedavi uyguladım yada adamın vücudundaki kan bitti.Ne fantastik ? Yarın sabaha kadar belli olur herhalde.Üzerini örterek duvardaki mumu söndürdüm ve bir yan odadaki yatağa fırlattım kendimi.Uyuyamayacağımı bilsemde en azından vücudumu dinlenmeliyim.Adamın söylediği ve yaptığı birkaç şey aklımda soru işaretleri bıraktı.Meraklı olduğum söylenemez ama gerçekten önemli konulardı bana göre.Haydut dediğim grubun almaya çalıştığı güç neydi ? On yıldır bu gücün peşinde olduklarına göre muazzam bir güç olmalıydı.Adamın canını ortaya koyarak bu gücü koruması ise muazzam sıfatını yetersiz kılıyordu.Yaşlı moruğun az önce dövüştüğü yer evin çok yakınlarındaydı.Tekrar gelebilirler buraya.Yakınlarında olmasa bile ev çok belli.Ağacın üstüne çıkan herhangi biri yanan ışıklardan rahatça görebilir bu binayı.Moruğun bunu bilerek hala riskli bir yerde yaşamasını cesarete bağlayabilirdim.Belki de aptaldı.Bu küçük soruları elimle ittirdikten sonra asıl merak ettiğim konuyu yerleştirdim beynime.İsmimi duyunca neden şaşırdı ? O kadar çok tanındığımı falan sanmıyorum.Tanınmış olduğumu varsaysak bile – ki buna olanak vermiyorum – verdiği tepki çok ters.Bunun cevabını eğer adam yaşıyorsa sabah alacağım.Şimdi uyumaya çalışmalıyım..
-----
“Onunla mı karşılaştın ? Kirigakurede güvende olacağını düşünerek bıraktım onu.Amacın ne senin ? Benden uzak kalmasını istiyordum.Onu çıkar buradan.Bunu istemiyorum biliyorsun ama..”
“Onu buraya getirmeyi ben istemedim.Adını öğrendiğimde bahane bularak onu vazgeçirmeyi düşünüyordum ama beni bayılttı.Şimdi sakin ol ve yerine git.Artık zaman geldi.Öğrenmesi gerek.”
“Haklı olabilirsin.Ama beni gördüğünde vereceği tepkiyi tahmin edemiyor musun ? Kendini kaybedecek ve bana saldıracak.Gerçeği bilmediği için bunu yapacağı kesin.Ne olursa olsun ona karşılık veremem..”
“Her şeyi bana bırak.Ailemizin dağılması senin suçun değil.Sizi öyle bir duruma sokmayacağım.Herşeyi anlayacağından eminim.Eğer bunu yapamazsam ve dediğin gibi olursa seçim sana kalmış..Şimdi git.Birazdan uyanır.”
Kuş cıvıltılarının arasında ne kadar gizemli bir fısıldaşma.Kimden bahsediliyor acaba ? İlk başta bu sözlerde kendimi bulsamda sonradan eklenen aile konusu benimle alakasız olduğunu düşünmeme sebep oldu.Benimle alakası yoksa da ilgilenmemem gerekir.Duymamış gibi davran..Basit görünüyor.Bu diyalog yerine dün akşamdan kalan sorularımı yöneltmeliyim ona.Neden geldiğini emin olamadığım bir “küt” sesi ile uykum tamamen açılmıştı.Tek anlayabildiğim ses metal bir maddeden gelmişti.Ayaklarımı yatağın yanından uzatarak soğuk betona yerleştirdim.Bu sırada tutulmuş boynumu ovalıyordum.Karnımdan gelen birkaç gurultu boyun ağrımı biraz daha şiddetlendiriyordu.Sanırım burada biraz daha kalacağım.En azından karnımı doyurana kadar.Yavaşça ayaklanarak odanın kapısını araladım.Yaşlı adam karşımdaki mutfakta bir şeyler kızartıyordu.Bu iyi..Bekleme derdim yok,herşey hazır.Mutfağın açık olan kapısına doğru hızlı adımlar attım.Aç olmasam evi inceler sonra girerdim oraya.Mutfaktan içeri girdiğimde evin gördüğüm kısımları gibi bakımlı olduğunu fark ettim.Ortada bir masa,musluk,dolap,sandalyeler..Her mutfakta bunlar bulunsa da ayrı bir havası vardı bu mutfağın.Masanın üzerindeki meyvelerden birini alarak ne olduğunu hiç düşünmeden ısırmaya başladım.”Evine yerleştiğim için üzgünüm.Ama yaşadığından emin olmak istedim.Umarım iyisindir.” Ne yalan ama.Sadece rahat uyumak için gece burada kaldım.Aklımda kalan birkaç soruda var tabii.”Adını söylemeyi düşünüyor musun ?” Bu sırada elma olduğunu fark ettiğim meyveden koca bir ısırık daha aldım.” Hizashi.Belki şaşıracaksın ama Sora Hizashi “ Sora ? Yine bir bilmece daha.Annem,babam öldü.Abim ise kayıp.Ama bu adamın abim olduğunu sanmıyorum ? “Ne büyük tesadüf.Ailem dışında Sora soyadını taşıyan kişilerin olması dediğin gibi şaşırtıcı.” Bunlar normal cümlelerden farklıydı.Çünkü amacı konuşmayı ilerleterek asıl gerçeği öğrenmek.Benim çabamın işe yaraması için adamında bir cevap vermesi gerekiyordu.Onu incelediğimde ben konuştuktan sonra gülümsemeye başladığını fark ettim.Bir süre devam etmişti bu durum.Cevap beklemekten yorulmuştum artık.Gözlerimi ondan çekerek tekrar meyvelere diktim.”Ailen var mı Maru ?” Bu soru üzerine tekrar gözlerim Hizashi’ye döndü.Önüme acemice pişirilmiş yumurta ve ekmek koydu ben ona bakarken.”Hayır,uzun süre önce öldü.Abim tarafından..Kendi ailemden tek kalan ben ve abim.Sonradan birkaç akrabam çıksada hepsi korkularına yenilerek kayboldular.Abimide artık ailemden biri olarak görmüyorum.Benim için artık var olmayan birisi..” Bu tip diyaloglar defalarca kez geçti.Artık içim burkulmuyor.Benim gibi o kadar çok kişi var ki..Ölenle ölmek yerine tekrara hayata tutunmayı seçtim ben.En doğru şeyi yani.Eğer bu seçimi yapmasaydım şu anda bulunduğum yerde olmazdım.Hatta shinobilik bile bir hayal olurdu benim için.Artık bu diyaloglardan etkilenmediğime göre bir an önce önümdekileri yemeye başlasam iyi olacak.Tabağın yanında duran çatalı hızla batırıp çekmeye başladım.Gurultularda ağzıma giren her parça ile yavaş yavaş şiddetini düşürdü. “Ailen boşa ölmedi Maru.Aslında öldü demek doğru olmaz.Sora soyadını taşıyan birçok kişi var.Ve…Abini suçlama.İzin verirsen her şeyi anlatmak istiyorum sana.Aklındaki birçok şeyi yerine oturtacak ve geçmişinide tamamen açığa çıkaracak.Dediğim gibi lütfen izin ver..” Boşa ölmedi,öldürmedi ? Piç herif.Ailesini öldürmenin ne sebebi olabilir ? Kontrolümü kaybetmeme neden olacak bir durum aslında bu.Ama…Söylediği sözler sanırım sakin olmamın karşılığını verebilir.Nedeni merak ediyorum.Asla geçerli olmayacak olsada..Ve geçmişimi tamamen öğrenmek her şeye değer.”Anlat,ama sakin olmamı bekleme ! “ Bu ciddiliğe karşı bile yüzündeki gülümseme kesilmemişti Hizashi’nin. “Ahahaha siz gençler..Neyse ilk önce bildiklerinle başlayalım.Baban yaklaşık 25-30 yaşlarındayken Kirigakure ikiye bölünmüş durumdaydı.O dönemde nasıl olduysa taraflardan birinin başına geçti.İstediği sadece barıştı.İki tarafıda birleştirmeyi amaçlıyordu.Bende ona yardımcı olmak için emri altına girdim.O zamanlar sayısız savaşa girdik.Nedenini anlayabilirsin sanırım.Yönetimi karışık,ikiye bölünme ile askeri gücü zayıflamış bir ülke..Saldırmak için daha iyi bir yer olamaz.Yinede karşıladık tüm saldırıları.Savaş sırasında iki taraf arasında bazı yakınlaşmaları oldu ve ilişkiler olumlu yönde gelişti.Babanın düşmanları da çoğaldı bununla birlikte..Belki yalandı ama Kirigakure’nin birleşmesini engellemek için köylerin ittifak kuracağı haberleri yayıldı.Herşey yoluna girmeye başlamışken bu haber herkesi umutsuzluğa sürükledi.Toparlanmak için süremiz yoktu.İki taraf arasındaki pürüzleri tamamen gidererek birleşse bile bir sürü eksik kalacaktı.Yani eğer ittifak kurulursa onlara karşı koyacak gücümüz yoktu.Babanın önünde iki seçenek vardı.Ya kendi canı yada köylülerin…”
Bilmediğim o kadar çok şey varmış ki.Ağzından çıkan her kelimede vücudum gevşiyor ve şaşkınlığım daha devasa bir boyut alıyor.Birkaç dakika konuştu ve vereceği bilgiler henüz bitmemişti.Kendimi toparlamazsam diğerlerine karşı dayanamam..
“Tahmin edebileceğin gibi kendini feda etmeyi seçti.Ama bu iş bulmacalarla doluydu.Kendisi ölse bile aynı düşünceleri taşıyan kişiler onun yerini alacaktı.Onun yerine geçecek kişi biraz daha üstünde duracaktı birleşmenin ve gelişmenin.O zaman ölümü boşa olacaktı.Bu yüzden kendisini köylülerin öldürmesini istedi.Ölümü bu şekilde gerçekleştiğinde halkın onun fikirlerini desteklemediğini düşünecekler ve ittifak anlamsız olacaktı.Ama babana ve onun yeteneklerine hayran olan abin böyle bir ölümü kabullenemedi.Onu kendisi öldürmenin mantıklı olduğunu kabullenmişti.Onunla oldukça yakındık.Büyük risk taşıdığını söylesem de kararını çoktan vermişti..Babanda onu kararından döndüremeyeceğini anladığında bu şekilde ölmeyi kabul etti.Bundan sonrası bildiğin şeyler.Anneni neden öldürdü bilmiyorum.Ama bir tahminim var.Annenin babana duyduğu sevgi anlatılamayacak bir şeydi.Baban ölmeyi planladığında birkaç kez intihar etmeye kalkıştı.Belkide abinden bunu istemiştir.Bunu kendin sormaya ne dersin ? “
Geçmiş..Konuşmalarda artık içimi burkutmasada benim için acı dolu zaman dilimi.Onların ölümünü gördüğümden beri nefret doluydu hayatım.Taşıyordu her yerimden.Ama şimdi sadece birkaç söz ile temelleri değişmiş yeni bir yapıya dönüşmüştü geçmişim.Bu kadarı fazla gibiydi.Ama hâla yapmam gereken bir şey var.” Bunu kendin sormaya ne dersin ?” Bu sözler ağzına çıktığına göre abimin yerini biliyor olmalıydı.
“Nerede olduğunu biliyorsun değil mi ? Bir an önce söyle.Herşey tazeyken tüm gerçekleri öğrenmek istiyorum..”
Gözümden akan birkaç damla yaşı elimle silerken Hizashi az önce uyuduğum odaya doğru girdi.İçimdeki duygular birbirine girmiş garip bir his vardı üzerimde.Ayaklarımda hafif bir titreme var ve ellerimde tam tutmuyor. “Buraya gel Maru.” Onun sesini duyduğumda yerimden kalkarak ayaklarımı yerde sürttüm ve odaya girdim.Yatağı çekerek alttaki br kapağı açmış benim girmemi bekliyordu.”Onun yanına gidebileceğin en kısa yol bu.Birleşmiş binlerce tünel ve oda var.Fazla aramayacaksın.Sesleri takip et yeter ve sakin olmaya çalış..” Kapağın başına gelerek merdivenlere tutundum ve yavaş yavaş inmeye başladım. “ Ona kızmam için hiçbir sebep yok.Yeterince sakinim.” Sakin ? Sesimde bile büyük bir endişeye sahip olduğumu belli eden noktalar vardı.Ama hazırım onunla karşılaşmaya ..,
Aşağıya indiğimde havasız loş tünellerde ilerlemeye başladım.Bana yol gösteren ara ara çıkan bağırmalar ve ağlamalardı.10-15 dakika bu sesleri pusulam olarak kullanarak yürüdükten sonra mumlarla aydınlatılmış küçük bir odaya ulaştım.Girmek istiyorum,ama tereddütüm çok.Hayatımda bir anda bu kadar çok değişiklik olması o kadar garip geliyor ki..Ama buna dayanarak her şeyin bir anda bitmesini istiyorum.Odanın olmayan kapısına doğru birkaç adım atarak içeriye diktim gözlerimi.Mumlar odanın tam karşısında oturan kişinin beline kadar aydınlatmıştı.Sağ omzumu kapı olmayan boşluğa yerleştirdim.Konuşacak tonlarca şey var,ama bedenim kilitlenmiş gibi sanki.Saatlerce bekleyebilirim burada.Ama Ryuusei’nin beni bekletmeye niyeti yok…“Olanları öğrenmiş gibisin.Bana hak verdiğini umuyorum.Ama yinede özür dilemek zorundayım.Herşey için..” Sesindeki zayıflığı belli eden ton aslında masumluğunuda ortaya döküyordu.Hiçbir suçu yok..Aksine ona teşekkür bile etmeliyim,bu suçluluk hissini üzerinden atması için..“Özür dilemene gerek yok.Benim teşekkür etmem gerekiyor.Garip ama babamı öldürdüğün için bu teşekkür.Bize utanç verecek bir ölümdense senin ellerinde ölmek istemesi bana ne kadar onurlu olduğunu öğretti.Ayrıca onunla gurur duyuyorum.Seninle de..”
|
|
Fakku
Mesaj Sayısı : 38 Kayıt tarihi : 25/06/10
| Konu: Geri: Nara Ryuusei Çarş. Haz. 30, 2010 3:25 pm | |
| | |
|